Puanım: 8/10
Bu kitabı okumak planladığım bir şey değildi. Çok seveceğimi de düşünmüyordum da sadece peri temalı evrenlere ayıldığım için okuma kararı almıştım. Belki pek bir şey beklemeden başladığım için ama bu kitap kesinlikle beklentilerimi aştı. Temel sebebi de benim dramaya aç birisi olmam çünkü kitap tam bir entrikalar zinciri. Kitabı incelemeye başlayalım bakalım.
Öncelikle kitabı çeviren kişinin kitabın dilini çok bozuk gösterdiğini söylemek zorundayım. Geniş zaman çekimleri edebiyatta çok az kullanılır ama buna rağmen bu kitabın tamamı geniş zaman çekimiyle yazılmıştı ve bu beni çok rahatsız etti ama kurgusu ve çok sevdiğim ana karakter için devam ederken bunu görmezden gelmek için elimden geleni yaptım. Yine de bütün kitap boyunca beni rahatsız etmediği bir an bile olmadı sanırım. Umarım serinin devam kitapları çevrilirken aynı dil kullanılmaz.
Kitabın karakterleri için söyleyecek çok bir şeyim yok çünkü ana karakterimiz dışında kimseyi doğru dürüst sevmedim. Ana karakterin güçlü olmasından daha çok sevdiğim tek şey ana karakterin kurnaz ya da kötücül olması olabilir ve Jude hem güçlü hem kurnaz hem de birazcık kötücül bir karakter. Hikayenin ana kötüsü diyebileceğim türden bir kötülük değil bu ama kendi çıkarları uğruna bazı kötülüklerden kaçınmayacak birisi ki yaratılan evren göz önünde bulundurulduğu zaman şuan hala hayatta olmasının sebebi bu olabilir.
Jude' un iki kız kardeşi var. Biri ikizi, diğer ablası. Ablası yarı peri ve bu üç kız kardeşin periler diyarı ile bağlantısı da buradan geliyor. Jude ve ikizi ise tamamen insanlar ama bu onlara zaman zaman avantaj sağlayan bir durum çünkü her ne kadar periler çok güçlü ve ölümsüz gibi gösterilse de büyülerinden korunmanın çeşitli yolları var. Üstelik bu evrendeki periler en temel mitlerden alındığı için gerçekten yalan söyleyemeyen periler ki bu da insanlara kıyasla bir dezavantaj oluyor. Jude da bu avantajını kesinlikle kullanabildiği son noktaya kadar kullanıyor.
Kitabın arka kapağı kitabın içinde karşılaşabileceğiniz entrika, hile hurda ve drama hakkında çok az şey anlatıyor aslında. Periler diyarı resmen kimsenin bir diğerine güvenemediği -kendi kardeşine bile- bir yer ve bu insan peri ayırt etmeden herkes için geçerli olan bir durum. Üstelik yalan söyleyemedikleri halde ortalığı bu kadar karıştırabilmeleri de takdire şayan. Kimin neyi nasıl söylediği o kadar önemli ki bu kitabı okurken yalan söylemeden yalan söylemek diye bir şeyin var olduğuna şahit oldum üstelik bunu bazıları öyle güzel yapıyor ki sanki var olmayan bir sanat icra ediyorlar.
Kitabı okumak planlarımda yoktu demiştim zaten. İnternette çok büyük bir hayran kitlesi olması üzerine başladım ve kitapta bir diğer çok önemli karakter de periler diyarının en küçük prensi Cardan. İnternette ana karakterimiz ile Cardan' ın birlikteliğinin çok beğenildiğine şahit olduğumu sandığım için kitaba ilk başladığım andan itibaren insanların Cardan' ı nasıl sevebileceğine şaştım kaldım ama sonradan anladım ki sevdikleri şey ikisinin birlikte olması olmayabilir ve işler de zaten hayret verici şekilde tersine döndü.
ÖNERİR MİYİM?
Ben peri entrikalarının hastası olduğuma karar verdim, özellikle de ana karakter kendi isteğiyle bu entrikaların ortasında ve gücü seven bir karakter ise. Yani demem o ki be iflah olmaz bir romantik olarak bu serinin diğer kitaplarında kitap hiç romantizm tarafına doğru gitmese ve sadece entrikalar, dramalar ve politik oyunlar üzerinden devam etse yine de zevkle okurum. Taht oyunlarını(kitap ya da diziden bahsetmiyorum) seven kişiler bu kitapta dönen oyunlara da bayılacaktır.
(Bu arada kurguya hiçbir etkisini görmesek de Cardan' ın kuyruğu olması inanılmaz tatlı bir detay)
Yorumlar
Yorum Gönder