Puanım: 9/10
Aşık oldum. Kitaba, karakterlere, kurguya; bu kitapla ilgili aklınıza gelebilecek her şeye aşık oldum. Bu bir kitap incelemesinden ziyade, bir kitabı ne kadar farklı yollardan övebileceğimi göreceğimiz bir yazı olacak yani eğer kitabı okumadıysanız size şiddetle burayı terk edip hiçbir şeyi önceden öğrenmeden okumanızı öneriyorum.
Nereden başlayacağımı bile bilmiyorum ama öncelikle kendime kızarak başlayabilirim. İlk kitapta Tamlin' i çok sevdiğim için, ilk kitabın sonunda Feyre' in Rhys ile arasında bir şeyler yaşanacağını öğrendiğimde inanamadığım, ihtimal veremediğim için kızıyorum kendime. Feyre' in Rhys ile aralarında bir şey olacağını ilk öğrendiğimde şaşırıp kalmıştım, Rhys' i sevmediğim için değil de Tamlin ile Feyre arasındaki aşkın sönebileceğine inanamadığım için ihtimal vermiyordum bunun yaşanabileceğine. En büyük korkularımdan birisi de Feyre' in Tamlin için hisleri kesin olarak sönmeden Rhys' e gitmesiydi. Öyle bir durumda bir çeşit aşk üçgenine tanık olacaktık ve ben yaşananlardan nefret edecektim ama korktuğum hiçbir şey başıma gelmedi. Yazarın inanılmaz bir kalemi var ve olay örgüsü ile duygular fırtınasını öyle güzel harmanlamış ki Rhys ile Feyre' in asıl doğru çift olduğundan 1 saniye de şüphe edemedim okumaya bir başlayınca. Rhys' in kötü bir karakter olmadığını ilk kitaptan biliyorduk, en azından Dağın Altı' nda Feyre' e en çok yardım eden kişiydi diyebilirim. İlk kitabın incelemesinde Tamlin' e karşı başlarda ön yargılı ve tetikte olduğumu söylemiştim. Bir karakter fazla iyi çıktığı zaman ona nasıl hemen güvenemediğimden bahsetmiştim ve keşke güvenmeye devam etmeseydim. Her şey iyi hoştu ama Amarantha felaketi atlatılınca herkes ve her şey çok değişti. En büyük değişimi de Feyre yaşadı tabii. İlk kitapta Feyre' in insan olmasına rağmen hayran olunacak seviyede güçlü durduğunu, kırılma seviyesinde gidip gelmesine rağmen nasıl savaşmaya devam ettiğine hayran olduğumu söylemiştim. İnsan Feyre gerçekten çok zorlanmış ve tüm yaşananların son bulmasını istemişti ama yeniden doğan Feyre, özgür ruhlu bir savaşçı haline gelmiş. Tamlin bu savaşçı ruhu bastırmaya çalışınca da Feyre' in neden onu artık sevemeyeceğini çok iyi görüyorum ama ben göremeseydim bile yazar açıklarken harika bir iş çıkarmış. Feyre, kendi cümleleri ile şöyle anlatıyor aşkın sönüşünü:
"Eskiden bana azıcık nezaket gösteren, azıcık güven telkin eden ilk kişiye aşık olabilecek kadar yalnız ve çaresizmişim diye düşünüyorum. Açıkça belli etmese de böyle birine kol kanat gerecek kişi olmayı istediğini. Bunun, eskiden olduğum kişi üzerinde işe yaradığını, ama şimdi olduğum kişiye işlemediğini."
Bu düşüncelerinden ötürü kendine bencil, nankör ve hain gibi sıfatlar yakıştırsa da sönen bir aşkı zorla canlı tutmaya çalışmak nafile bir çabadır ve yeni, güçlü ruhlu Feyre, bu şartlar altında Tamlin' e karşı aşkını koruyamadığı için kendini suçlamamalı. Özgürlüğüne düşkün olmak, kişinin kendini suçlamasını gerektirecek bir şey değil çünkü ve bu karamsar düşüncelerinin üzerine kendisi de bunu kabul etmeye başladı.
"Ne süs köpeğiydim, ne bez bebek, ne de hayvan.
Ben sağ kalandım ve güçlüydüm.
Bir daha zayıf ve çaresiz olmayacaktım. Kimse beni kırmayacak, kıramayacaktı. Evcilleştirmeyecekti."
Feyre' in bu karakter gelişimini, zaten içinde bulundan özgürlüğü ve kudreti yavaş yavaş salmasını izlemek bile o kadar güzeldi ki. Aynı anda Rhys' e yavaş yavaş, kendi kendine aşık olması ve bunu kabullenmesi... Benim güçlü kadın karakterlere karşı çok güçlü bir zaafım varken zaten güçlü bir duruşu olan bu karakterin daha da güçlenmesi, gelişmesi, hayatımda izlemekten en ok zevk aldığım şeylerden birisi oldu. Sadece fiziksel ya da peri güçleri olarak güçlü olmasından da bahsetmiyorum üstelik, zeki ve kurnaz oluşundan da bahsediyorum. Gerektiği zaman yüzüne herkesin inanacağı bir maske koyabilmesinden, diğer Lordlarla ve perilerle onların küçük entrika oyunlarını oynayabilmesinden bahsediyorum. Üstelik kendisi de bu gücünün ve zekasının gayet farkında.
"Kimse benim efendim değildi - ama ben her şeyin efendisi olabilirdim, eğer istersem. Eğer cesaret edersem."
Tüm zamanlar içinde tanınmış en güçlü Yüce Lord' un eşinden çok doğru sözler... Çünkü kitap eşlerin güç bakımından da denk olduğunu açıkça belirtiyor. Üstelik Rhys' e böylesine aşık olmasının onun eşi olmasıyla alakası da yoktu. Eşlik bağı her ne kadar çok önemli bir bağ olsa da Rhys' e aşık oldu çünkü Rhys, Feyre' ye saygı duyuyordu. Düşüncelerine saygı duyuyor, kendi hayatıyla ilgili seçimleri kendisinin yapmasında - olması gerektiği gibi ama Tamlin' in aksine - bir sorun görmüyordu. Feyre öne çıkıp savaşmak istediği zaman onu bastırmak yerine ona güçlü olmayı öğretiyordu. Güçlerini kullanması, güçlenmesi, savaşması, özgür olmasından yanaydı Rhys. Tamlin' in Feyre' e aşk adı altında dayatmaya çalıştığı tüm prangaları kırmasından yanaydı. Ve eşlik bağı olmasa bile sırf bunlar için aşık olmak çok da zor olmazdı Rhys' e. Gece Sarayı Lordu' nun sevdiklerini koruyup düşmanlarına korku salmak için taktığı maskenin altındaki gerçekleri görüp aşık olmamak imkansız. Kitabı okudukça da kendime öyle kızdım ki, bunca zaman, ilk kitap da dahil olmak üzere bunca olay sonra bile niye şuana kadar Rhys' in yaptıklarının altında yatan asıl amacı görememişim diye. Üstelik bunca şeye rağmen Feyre' e eşlik bağından bahsetmeyip onun kendi kendine aşık olması ve bunu kabullenmesi için ona zaman tanıdı.
İlk kitapta da çok şey hissettim. Öfke, hüzün, aşk olduğunu sandığım şeyler ama bu kitapta duygular seli öyle yoğundu ki ben de ne hissedeceğimi şaşırdım. Her yanda bir yığın duygu vardı: Aşk, tutku, gerilim, suçluluk, ihanet, öfke, korku, hüzün, arkadaşlık... Sağ kolu olmasına rağmen Lucien ile Tamlin arasında olmayan bir dostluk. Tamlin yanındaki kişilerden emirlere uymalarından başka bir şey beklemezken Rhys' in etrafı ona sonsuz sadakatle, dostlukla bağlı ama gerekirse ona baş kaldıracak perilerle dolu ve ben hayatıma onlardan başka kimseyi aldığım için bu kadar mutlu olamazdım. Cass, Mor, Az ve Amren arasındaki ilişki hayatımda gördüğüm en güzel şeylerden birisi. Gerçekleşemeyecek aşkların gölgesinde hüzne boğulmak yerine yapabilecekleri en güzel şeyi seçip dost olmuşlar. Her birinin arasında öyle güçlü bir dostluk ve sadakat var ki Feyre kabul etmeden önce bile Yüce Lord' un eşini aralarına bir dost, ailenin bir üyesi ve hayatlarını korumaya adayacakları kişi olarak almaya hazırlardı.
Ve kitabın son sayfalarında yaşananlar beni öyle korkuttu ki okurken nefes almayı unuttum sandım. İnsan kraliçelerin Hybern ile çalışmasından şüphelenmeme rağmen onlar bile insanlardan nefret ettiği ve eline geçen ilk fırsatta hepsini öldürmeye tereddüt etmeyeceği bu kadar kesin birine güvenecek kadar aptal olamazlar diye kendimi avutmaya çalışmıştım. O kadar aptallarmış. Bize güvenen tek kraliçe öldü ve hala ortaya çıkmamış bir kraliçe var ki önemli birisi olduğunu hissediyorum. Ablalarının tüm bu olaylara bulaşmadan kalmalarını beklemiyordum ama onların da periye dönüşmesi kesinlikle beklediğim bir şey değildi. Tam köşeye sıkıştıklarını düşünürken Feyre' in onları şimdilik kurtaran bir planla çıkıp gelmesi harikaydı ama bağın koptuğunu sandığımda kalbimde fiziksel bir acı hissettim resmen. Her ne kadar bağ olmasa da aşık olduklarını bilsem de aralarındaki o şeyi kaybetmelerini istemedim çünkü o şey insanların anlayamayacağı kadar özel bir bağ idi. Ve şimdi Feyre, Tamlin' in sarayında, Hybern ile müttefik olmuş olan Tamlin' in, ama bu sefer orada Gece Sarayı Yüce Leydisi olarak bulunuyor bunu Rhys ve dostları dışında kimse bilmese de. Tamlin' in güvenini yeniden kazanıp onların kuyularını içeriden kazmak için bir şansı var ve bu uğurda yapılacak fedakarlıklar görülüyor. Tıpkı Dağın Altı' nda bir Yüce Lord' un sevdiği her şeyi ve Velaris' i korumak için yaptığı türden fedakarlıklar, şimdi bir Yüce Leydi yapacak bu fedakarlıkları sevdiği şeyleri korumak için. Her şey bittiğinde, savaş sona erdiğinde ortada affedilmelerini gerektiren bir şey yapmamış, halkları ve birbirleri için bazı şeylere göğüs germiş bir Lord ve Leydi olacak o kadar.
ÖNERİR MİYİM?
Hepimiz bunu gereklilikten, her incelemeye attığım bir başlık olduğu için yazdığımın ve yukarıda yazdığım şeylerin bu sorunun cevabını yeterince verdiğini biliyoruz. Sanki uzun zamandır aradığım bir hikaye varmış ama benim bile onu aradığımdan haberim yokmuş ve bu seriyle birlikte onu bulmuş gibi hissediyorum. Aşık oldum, derken şaka yapmıyordum bu seriyle ilgili her şeye aşık oldum.
Keyifli okumalar...
Yorumlar
Yorum Gönder