(Spoilersız) Dikenler Ve Güller Sarayı İnceleme


Puanım: 7/10
Kitabın konusunu çok önemsemeden sadece içinde periler olduğu için okumaya karar vermiştim önce. Periler her kurguda rastlayamadığımız ama benim çok sevdiğim varlıklar o yüzden peri kurgulu kitap yakalayınca okumadan geçmem sanırım. Bu kitaba da çekingen bir şekilde yaklaşıp sırf periler için bir şans verdim ve şimdilik ne pişmanım ne de bu kararımdan ötürü çok mutluyum. Çok mutlu olmasam da okuduğum için zamanımı harcadım gibi bir düşüncem kesinlikle yok ve seriye devam edeceğim. Beni tereddütte bırakan şey asıl bu hikayeyi sevip sevmediğimle ilgili, kitabın ilk üç çeyreğinin tam bir Güzel ve Çirkin kurgusuyla ilerlemesiydi. Spoiler vermemek adına çok detaya giremeyeceğim ama okursanız neden bahsettiğimi kesinlikle anlayacaksınız.
Karakterlere gelecek olursam ana karakter Feyre, bir insan. Kitabın son çeyreğine kadar oldukça gözü pek davransa da yeterince güçlü değildi ama periler diyarında sıkışıp kalmış ve bir anda bildiği tüm dünya değişmiş bir insan için bundan fazlasını beklemek aç gözlülük olurdu. Başta çoğu zorluğa tahmin ettiğimden bile iyi göğüs gerdi ama ilerledikçe zihninin dağılmaya başladığı ve kendini bir anda diyarlar arası bir savaşın ortasında, peri politikalarıyla boğuşurken buldu ve üstelik çoğu perinin canının bir değeri olmadığını düşündüğü bir insan olarak yaparken tüm bunları, aklını o noktaya kadar tek parça halinde tutup gerçekten hayran olunası bir kararlılıkla yapması bile yeterliydi. Feyre, bir insan olarak durabildiği kadar dik ve güçlü durdu. Ben ana karakterleri en güçlü ve yenilmez karakterler olarak okumaya alışmış olduğum için başta bu beni biraz rahatsız etti onu kabul ediyorum. Sonrasında okurken sürekli olarak kendime Feyre' in insan olduğunu ve kadim güçlere karşı sınırları olduğunu hatırlattığım zaman zayıflığı kabul edilebilir bir hal aldı, neyse ki insan olmasına rağmen ne kadar güçlü olabileceğini kanıtladı, o konuda içiniz rahat olabilir.
Tamlin, yani esas erkek karakterimizden kurguya girdiği ilk andan itibaren sürekli şüphe duydum. Çünkü kitabın başında Feyre bir peri öldürüyor (peri olduğundan emin olmadığı o an kurt görünümdeki bir varlıktı) ve buna rağmen Tamlin, Feyre' in canını bağışlamakla kalmayıp ona ve ailesine rahat bir hayat veriyor. Tabii tek bir koşul var o da Feyre' in peri diyarında kalması, onun yanında kalmasıyla ilgili spesifik bir kural koymasa da bir insan için ölümcül binlerce tehlikeyle dolu peri ormanlarının içinde Tamlin ile kalmaktan daha mantıklı bir seçeneği yok. Belki de yüzlerce sayfa boyunca Feyre ile oyun mu oynadığını, gizli bir planı mı olduğunu çözmeye çalışıp durdum. Tamlin' in, bizden sakladığı şeyler vardı evet, ama bunlar kötü amaçlarla ya da istenerek saklanmış şeyler olmamakla birlikte aslında yeteri kadar şey söylediğini anlayacağız. Bir karakter genelde ilk andan itibaren çok nazik ve sevilesi olduğu zaman tetikte beklerim ve Tamlin' e de aynısını yaptım haksız yere ama yılların ve bir sürü acı verici hikayenin getirdiği bir kendini savunma mekanizması oluşturmuş durumdayım ve benim isteğim dışında ortaya çıkıyor. Fantastik hikayelerin dünyasına aşina dostlarım neyden bahsettiğimi anlamışlardır, hatta kötü bir imajla giriş yapan karakterlerin daha kolay güvenilir olduğunu söylersem de beni anlayacaklarından eminim. İlginç bir dünya bize ilginç şeyler yaptırıyor ama bu alışılmışlık sayesinde genelde haklı çıkıyoruz.
Hikaye çok akıcı olmakla birlikte hem konu akıp gidiyor hem de aynı anda hiçbir şeyin yaşanmadığı sadece peri diyarının güzelliklerine odaklanılan sayfalar da geçiyor ve ikisi de birbirini boğmadan harmanlanmış bir şekilde dolduruyor sayfaları. Bu çok hoşuma gitti çünkü günlük yaşamdan kesitler görerek karakterlerin yakınlaşmasını daha doğal bir hale getiriliyor üstelik yaşanan her minik olayın kitabın sonundaki "büyük oyun" ile bağlantılı olduğu için olaylar ve aslında koca bir kargaşa sessiz sessiz kendini hissettirmeden sadece hafif bir huzursuzluk yayarak ilerliyor.
Kitapta özellikle ilgimi çeken bir başka unsur da arzu... Arzu, tutku, özlem... Ne derseniz deyin, karakterlerin yakınlaşmaya başladığı ilk andan itibaren aralarında havada tutulabilir derecede cinsel bir gerilim var. Bu bence kitabı daha ateşli, dramatik sahneleri daha dokunaklı, "aksiyon" dolu sahneleri ise daha içine çeker bir hale getirmiş. Benim kesinlikle hoşuma gitti.
ÖNERİR MİYİM?

Evet, benim için şuan sipariş ettiğim diğer kitaplar elime geçmediğinden bir alternatif durumuna düştü bu kitap ama seriye kesinlikle devam edeceğim ve beni yakaladı. Kitap beni tuttu ve sonraki kitapları da bana kesinlikle kendini okutacak.
Özellikle Feyre' in zihnini dağıldığı sahnelerde kendi sinirlerimin bile ne kadar bozulduğunu hatırlıyorum. Neredeyse onunla birlikte ben de dağılacak kıvama gelmiştim ve bir noktada artık sinirleniyor ama bunu dışarıya gülerken ağlayarak yansıtıyordum. Acınası halimize gülüp yaşanan tüm o dramatik şeylere ağlıyordum aslında, ikisini bir arada yaptığım için tuhaf görünüyordu belki ama asıl altta yatan ve dışa vuramadığım duygu öfkeydi. Çok öfkelenip elimden okumaya devam etmek dışında bir şey gelmemesi bazen beni delirtebiliyor. Kitabın sonlarına yaklaştığım sıralar o ruh halinden çıkamamıştım ve artık ağlamakta patlama noktasına gelene kadar da bu zihinsel dengesizlik durumum devam etti. En sonda o kadar ağlamasam yine rahatlayamazdım sanırım. Bazen ağlamak verebileceğiniz en iyi tepki haline geliyor ve inanılmaz derecede bir rahatlama yaşayana kadar çok şiddetli ağlayabiliyorum. Tuhaf gelebilir ama o rahatlamayı seviyorum çünkü benim ağladığım sahneler genellikle hüzünlü yerler olmaz. Çoğunlukla ya çok büyük güzelliklere ya geçmişin hayaletlerine ya da bir yarının olması ümidindeki coşkuya ağlarım. Böyle özetlemek bile tüm anlatmak istediklerimi içine sığdıramaz ama sanırım ağlamanın benim için büyük çoğunlukla rahatlatıcı bir aktivite olduğunu anlatmaya yeter.
Ama çoğu kitabın, özellikle serilerin sonunda ağlamamın genellikle bununla bir ilgisi yoktur. Biten, ve bir gün kitaplığımda gözden geçirirken minik anı parlamalarıyla hatırlayacağım hikayeler için ağlarım o zamanlarda. Sadece özlemle anacağım beni tanımayan dostlar ve aşklar için...
Ve, yine konudan sapmayı mükemmel bir şekilde başardım ama özet olarak ben kitaptan memnunum, spoilersız bir şekilde bu okuduklarınızdan sonra sizin de ilginizi çektiyse; özellikle konu olarak, kaçırmayın derim.
Keyifli okumalar!


Bu arada DEX ilk tercih ettiğim yayın evlerinden birisi değil ve bunun sebebini bir kez daha kanıtlamış. Kapak fotoğrafını beğenmemeyi geçtim çünkü orijinal kapaklar bunlarmış bu uluslararası bir başarısızlık(benim için bir itabın kapağı neredeyse içeriği kadar önemli ne yazık ki, o kitaba yaklaşımımı çok etkiliyor)... Ancak kitap kapağı karton kapak üstüne sayfalar inanılmaz ince. Kitabı ilk elime aldığımda 380-400 sayfadır diye bir tahminde bulunmuştum, kitap yanlış hatırlamıyorsam 530 civarı sayfa sayısına sahipti. Yani kağıdın bu kadar incesini kullanmak çok anlamsız bence çünkü hem çabuk yıpranıyor kitap, hem de neredeyse 2 sayfa arkasındaki yazıları okuyabileceğim kadar arkası görünüyor sayfanın.

Yorumlar