(Spoilerlı) Toprağın Sonu İnceleme


Puanım: 8/10
Sonunda serinin şimdilik Türkçe basımlar arasındaki son kitabı olan 3. kitabı da okudum. Öncelikle diğer ülkelerde 2 kitabı daha olduğu için onların kapaklarında Aldrik' in resimlerini görmüştüm, bu yüzden onun ölmeyeceğini biliyordum. İkinci kitabın sonu beni bu sebepten çok etkilememiş olsa da bu kitapla birlikte yazarın kitapların sonunda öldürücü darbe vurmayı ne kadar sevdiğini kesin olarak anlamış bulunmaktayım. İkinci kitapta imparatora gıcık olduysanız hazır olun çünkü ben bu kitaba başladığımdan beri imparatordan mı yoksa Egmun' dan mı daha çok nefret ettiğime karar veremiyorum.
Bu spoilerlı bir inceleme olsa da olaylara sadece yaşandıklarını söylemek dışında değinmeyip bu olaylara kendi getirdiğim yorumlar üzerinde duracağımı belirteyim öncelikle. O zaman başlayalım...
İlk 150 sayfa içerisinde gerçekleşen olay yoğunluğu çok fazlaydı öncelikle. 150 sayfa içerisinde Vhalla ele geçirilen şehre doğru tek başına yola çıktı, o yolculuğu sırasında Kuzeylilerle yalnız çarpışıp sağ kaldı, şehre gelip yardım gönderdi ve her şeyden bihaber olan Baldair' ın ekibine olanları anlattı. Aldrik şehre getirildi, bağlanmayı derinleştirerek Vhalla onu uyandırdı ve ölmeyeceğini bildiğim prensin iyileşme süreci başlamışken aralarındaki ilişki derinleşti aynı zamanda olaylar daha ciddi bir hal almaya başlarken imparatorun savaş bittiği zaman tahttan çekilmeyi planladığını öğrendik. İmparatorun sözlerine göre o tüm kıtayı tek bayrak altında toplayan "Savaş İmparatoru", Aldrik ise tek bayrak altında toplanmış bu milletleri huzur içinde yöneten "Barış İmparatoru" olacakmış. Politik açıdan bakıldığı zaman imparatorun hareketleri mantıklı, bu kararın efektif olacağı açık ancak insanı açıdan bakıldığı zaman başından beri savaş dolayısıyla geri kalan her şey anlamsız. Sadece güç ve yönetilecek toprak peşinde koşarken iki tarafın da kayıplar verdiği bir oluşum savaş. Vhalla Larel' i kaybettiğinde tahmin ettiğim kadar yıkılmadı ama kaybının hüznünü hala taşıdığını hissedebiliyoruz. Bu Vhalla' nın bakış açısı olurken ordudaki binlerce askerden, Siyah Alay' daki binlerce büyücüden de birçok kayıp veriliyor ve düşman hattında da durum farklı değil. Bu insanları savaşa uğurlayan aileleri, sevdikleri vardı ve bizim isimlerini bile bilmediğimiz kişiler ölüp onların kaybının acısını çeken başkaları varken imparatorun kazandığı birkaç kilometrekare toprak gerçekten hiçbirinin umurunda değildir eminim. Kurgu olsun olmasın, kitabın bir parçası olması gerçekte de savaşın aynı anlamsızlığı taşımadığını göstermez. Savaş her yerde her zamanda anlamsız bir güç yarışıdır ve sonu her zaman asla kazanılan şeye değmeyecek kadar büyük kayıplar verilerek biter. Savaşın bu anlamsızlığını Vhalla da biliyor olacak ki imparatorun yüzüne karşı canavar demekten çekinmiyor ve şahsen bunu hatta bundan daha kötüsünü hak ettiğini düşünüyorum o adamın. Aldrik' in annesiyle aşık olarak evlendiğine dair minik de olsa bir şey okumuştuk ve kendisi bunun nasıl bir şey olduğunu bilirken oğluna ve onun hislerine karşı nasıl bu kadar sert olabiliyor anlam veremiyorum. Tabi Aldrik' in annesinin nasıl öldüğünü hala bilmiyoruz ve Aldrik' in bizden sakladığı bir şeyler var hala. Yürek burkan teorilerde bulunmadan önce imparatora dönüp anın nasıl aşağılık bir yaratık olduğu ile ilgili konuşmaya devam edeceğim. İlerleyen sayfalarda imparator büyücülerin kanallarını tıkaması için özel olarak tasarlanmış bir çift kelepçe takıyor Vhalla' ya ve bu hareketinin canavar ithamına uğradığı sırada hissettiği öfkenin henüz dışarı vuran bir hali olduğunu düşünüyorum. Bu hareket alçakça ve ve katlanılamaz olmasının yanı sıra bu olayla birlikte anlıyoruz ki, Vhalla ne kadar güçlü duruyor olursa olsun henüz dövüşmeyi, savaşmayı bilmediği zamanlarda tutuklu olarak yargılandığı zamanlarda yaşadıkları onda travma olarak kalmış. Tüm bu olayların arasında asıl ikilimizin sürekli olarak yakınlaşmaya devam etmesi, aralarında ilişkinin iyice derinleşmesi ve minik tartışmaları bile tatlıya bağlama şekilleri beni kötü bir şeye hazırlandığımız konusunda tedirgin etti. Haksız değildim ama buraya döneceğim önce Aldrik' in evlenme teklifinden bahsedeceğim. Evlenme teklifi romantik, verdiği hediye çok anlamlı olsa da imparatorun yollarına gedik koymaya bu kadar meraklıyken her şeyin yolunda gideceğine inanarak plan yapmaları tam aptal aşıklara yakışır bir hareketti. İmparatorun onları engellemeye çalışacaklarını bildikleri için buna karşı bir plan hazırlamış olsa da Aldrik, planı fazla basit ve engellemeye çok açıktı; nitekim kitabın sonunda anlayacağız ki onlar bu planları yaparken imparatorun bazı konulardaki inatçılığı sadece Vhalla' ya duyduğu öfke ile alakalı değil ikisinin arasında gerçekleşebilecek her şeyi tamamen yok etmeye yönelik planının bir parçasıymış. Her şey bu kadar güzel ilerlerken içimi bir korku kaplamıştı ve mutluluğumuzun yine Larel' in ölümü gibi bir başka ölümle kursağımızda kalacağını düşünmüştüm açıkçası ama savaşı atlattılar ve Kuzey(toprak) düştü. Yazar kitapların ismiyle ipucu vermeyi de gerçekten çok seviyor. Ben hala diken üstünde her şeyi mahvedecek o kötü olayın yaşanmasını beklerken imparator Aldrik' in Kuzey kabilesinin şefinin kızıyla politik bir evlilik yapıp halkı yönetime karşı çıkamayacak duruma getirmeyi planladığını öğreniyoruz. Aldrik' in bunu onaylaması için tabi imparator onu Vhalla' nın hayatıyla tehdit ediyor ve savaşın ardından büyü gücü de fiziksel gücü de tükenmiş Vhalla' nın kendini koruyamayacağının bilincinde mecburen bu anlaşma onaylanıyor. Vhalla öğrendiğinde Aldrik ile aralarında sert bir kavga yaşanıyor ve ikili araları bozuk bir şekilde ayrılıyor. Vhalla Aldrik dışındaki dostlarına veda edip özgürlüğünü ve savaşı kazanmış bir şekilde oradan ayrılıyor, Aldrik ise onun gittiğini o ayrıldıktan çok sonra fark ediyor.
Söylemem gerek yürek burkan bir son olmasına rağmen kötü bir şey beklerken, beklediğim şey bu değildi. Aklımda bin bir çeşit felaket senaryosu ya da kimin öleceğine dair teoriler dolaşırken kavgalı ayrılmaları beni mutlu bile etti. Kulağa tuhaf gelebilir ama o kavgadan gerçekten zevk aldım. Belki sebebi ikisinin de şuana kadar birbirlerine olan aşkları yüzünden gerçekleri göremeyecek kadar kör davranmalarıdır ve bu kavga sayesinde sonunda gözlerinin açılacağını daha gerçekçi davranmaya başlayacaklarını düşünüyorumdur. Ben de asıl sebebi tam olarak bilmiyorum ama yaşanması gereken bir şey olduğunu düşünüyorum ve belki de sadece olup bittiği için ve bu saatten sonra artık toparlanma aşamasına geçileceğini düşündüğümden rahatladım. Daha ciddi olayların ortasında yaşanmasından iyidir bu kavganın şimdi yaşanması çünkü içimden bir ses savaş bitmiş olsa da tehdit sona ermedi diyor.
Vhalla' nın çekip gitmesi de çok iyi çünkü bu süreçte kafasını toparlayacak. Güneye dönmeyeceğini ve elini kana bulamış bir şekilde babasının evine(doğuya) gidemeyeceğini söylediği için batıya gittiğini düşünüyorum. Eski batılılar sorun yaratsa da saygı duyulduğu bir yer ve hatta belki de Larel' in eskiden yaşadığı yeri görür. Nereye giderse gitsin yaşadığı acıların ve zorlukların ana karakterimizi sadece daha da güçlendirdiğini gördüğüm için dönüşünün çok görkemli ya da en azından oldukça dramatik olacağından hiç şüphem yok. Kendisine karşı bir tehdit sembolü olarak sırtına giydiği yırtılmış pelerinini nasıl gururla taşıdıysa aynı gururla dönüp eskisinden de yenilmez olacağına eminim ve karakterin sürekli bu gelişimi yaşayışını görmek beni çok mutlu ediyor. İlk kitaptaki, büyüsünü def ettirmeyi düşünen o kızdan hala aynı asalete ve zekaya sahip olması dışında hiçbir eser kalmadı ve bir karakterin bu derece büyük bir güçlenme sürecine girişi beni hep memnun etmiştir. Sonraki kitabın çıkışını heyecanla bekliyorum.
Bu sefer üzerinde konuşmak istediğim çok fazla şey vardı ve çok hızlı konu atlamış gibi hissediyorum ama kitap bittiği zaman o kadar karmaşık duygular içinde kısılıp kaldım ki ben bile kafamı tam anlamıyla toparlayabilmiş değilim henüz.
ÖNERİR MİYİM?
Evet! Aldrik' i ne kadar sevdiğim zaten ortada ama onu boş verip bir kenara atacaksak bile sadece Vhalla' nın nasıl durmadan güçlenip; asil, cesur, savaşçı ruhlu bir kadına dönüştüğünü görmek için bile okumaya değerdi diye düşünüyorum. Ana karakterimize karşı gerçekten tarif edilemez bir hayranlık duyuyorum çünkü başka birisi olsa çoktan pes edeceği, vazgeçeceği, savaşmayı bırakacağı durumlarda vazgeçmeyi bırak, durmadan güçlenen, yere her düşüşünde daha güçlü kalkıp etrafındaki her düşmana yıkım getirebilecek kadar ölümcül ve bir o kadar da güzel, asil, nazik, zeki birisi. Sanırım Vhalla olmak isteyebileceğim her şeyin bir arada ve kusursuz bir formda vücut bulmuş hali. Bu karakterin daha da ses getirecek dönüşü için bekleyemiyorum.

Yorumlar