Muhalifler' i sonunda bitirmeyi başardım ve çok karmaşık duygular içerisindeyim. Aslında 7 puan verecektim ama içime sinmedi ve ben puanlama yaparken verdiğim puan içime sinmiyorsa o kitabın o puanı hak etmediğini düşündüğüm için sinmiyordur o yüzden 8 yaptım. Neyse, dediğim gibi karmaşık duygular içerisindeyim bunun sebebi kitabın içeriğiyle alakalı. Kitabı bir bütün ve kurgu olarak kesinlikle sevdim ve okumaktan zevk aldım ama kitabın içinde o kadar çelişkili bir konumda kaldım ki. Ön incelememde kesin bir şekilde Anarşistlerden yana olduğumu söylemiştim ama son haliyle ne onlardan ne de Muhaliflerden yanayım. Tam anlamıyla arada kaldım ve ana karaktere de aynısı oldu. Yine de arada kalmama rağmen özellikle kitabın sonunda açıklık kazanan bazı şeylerden ötürü hala Anarşistlere daha yakınım.
Kitabın içinde tekrar eder bir şekilde Anarşinin Ası' nın asıl isteğinin, ideallerinin hiçbir zaman saf şiddet veya vandalizm olmadığı söyleniyor zaten. Sanırım bu incelemede çok fazla alıntı yapacağım.
Alıntı(sayfa 121):"As' ın başarmaya çalıştıklarını gerçekten anlayan çok az insan vardı. As, dünyanın geldiği hale gelmesini istememişti. Tabii ki yönetimi ilk devraldığında bir sürü gaddarlık ve yıkım vardı ama haklıydı, devrim sırasında bunlar hep olurdu. En nihayetinde dahilerin artık baskı görmediği, korkmadığı, aşağılanmadığı ve işkenceye maruz kalmadığı bir dünya istemişti: Hepsinin kendi istekleri doğrultusunda, kendi hayatlarını yaşama konusunda özgür olabileceği bir dünya."
Buradan da anlayacağımız üzere Anarşinin Ası ve ilk Anarşistler saldırgan ya da kötü amaçlı kişiler değildi ve kitabın içinde de kimse As olmadan dahilerin şuan olduğu gibi özgür ve toplum tarafından kabul görmüş hale gelemeyeceklerini inkar edemiyor. İlerleyen sayfalarda ön incelememde yaptığım fikirler doğrulanıyor ve Anarşistlerin adlarının kötüye çıkmasının sebebi olarak Anarşi Çağı' ndan faydalanarak özgürlükle saldırganlığı karıştıran dahiler gösteriliyor. Öfkenin Anarşistlere yöneltilmesinin sebebiyse, dahilere bu özgürlüğü veren kişinin Anarşinin Ası olması oluyor. İdealist bir lider kendisi ve tüm dahiler için özgürlük isterken, bu özgürlüğü kötüye kullanmak isteyenler yüzünden yıkımın baş sorumlusu haline geliyor. Üstelik As aslında kendi isteğiyle bile lider olmuş değildi.
Alıntı(sayfa 527): "Aslında Anarşinin Ası iktidarda değildi. Şey, yani teknik olarak Anarşistlerin lideriydi ama onun aslında kimseye liderlik etmek istediğini sanmıyorum. Daha çok dahilerin uğradığı zulmün sona ermesini istiyordu."
Bu sırada çok onurlu kahramanlar devreye giriyor tabii. As' a savaş açıp kazanmış Muhalifler bile As olmadan dahiler için özgürlüğün olamayacağının farkındayken geçit törenlerinde ve Konsey müzelerinde Gatlon Savaşı' ndan kalma en büyük ganimeti sergiliyorlar bir de: As' ın miğferi. Kaptan Krom' un As' ı öldürdükten sonra ele geçirdikleri miğfer, Krom' un açtığı bir delikle birlikte sergileniyor ama Nova bu miğferin sahte olduğunu ve gerçek miğferin hala sağlam bir şekilde saklanmakta olduğunu öğreniyor.
Tam da bu noktada işler ilginçleşmeye başlıyor çünkü As' a ait bir ceset de asla bulunamamıştı savaştan sonra. Normal bir okuyucu bu noktada ipuçlarını yakalar, ne yazık ki Anarşinin Ası benim en çok ilgimi çeken karakterlerden birisi olduğu için internetten onun hakkında araştırma yaparken bunları isteğim dışında öğrenmiş bulunmaktaydım. O yüzden As' ın aslında ölü olmayışı benim için inanılmaz bir sürpriz etken olmadı yine de bunu öğrenmek sadece daha fazla soru ortaya çıkarıyor. As neden bunca süredir saklanıyordu: Çok büyük bir şey planladığı için mi, güçlerini tamamen kaybedip savaşamaz durumda olduğu için mi? As' ın hayatta olduğunu Anarşistlerin ne kadarı biliyor? Nova' nın haberdar olduğunu öğreniyoruz ama onun dışında diğer Anarşistlerin hiçbiri As' ın hayatta olduğunu bildiklerine dair en ufak bir ipucu vermiyorlar. Yalnızca As' ın bulunduğu yere Fobi' nin de girip çıktığını öğreniyoruz ama oraya mumlarla bıraktığı yemeklerin sadece bir ölüye saygı şekli olması da mümkün. Belki de Fobi herkes hakkında her şeyi bilip kimsenin kendisi hakkında hiçbir şey bilmediği o gizemli tiplerdendir çünkü o imajı çok iyi veriyor, yine de diğerlerinin haberi olsa Fünye bu kadar aceleci davranıp planları mahveder miydi?
Fünye' nin ne kadar aptalca davrandığı hakkında söylenecek çok söz var aslında. İlk seferde inanılmaz tehlikeli bir harekette bulunup sırf küçük bir grubu öldürmek için silah tedarikçilerini kaybetti. Her ne kadar bu grubun içinde Adrien olsa ve ölümü Konsey' in en büyük iki kahramanını etkileyecek olsa da Anarşistler olarak yeterince zor durumdalar iken silah tedarikçilerini kaybedip üzerine Muhalifler' i tekrar Anarşistler' in peşine takmaya değmezdi. Onun yüzünden Anarşistler gizlenerek yaşamak zorunda kaldılar ama neyse ki şimdilik bir sorun teşkil etmedi bu durum. Bu hareketinden sonra Nova' nın Fünye' ye tekrar güvenmesi ise tamamen onun salaklığı idi ama doğrusunu söylemek gerekirse ben de ona ikinci bir şans vermek istedim. Marissa Meyer bu konuda nasıl bu kadar başarılı bilmiyorum ama her kitabında kendimi, bize ihanet edeceğini bildiğim karakterlere inanmak ve bir şans vermek isterken buluyorum.
Fünye bu hareketleriyle saldırgan Anarşistler' i temsil ederken Buz Yanığı ve ekibi rütbelerini kendi çıkarları için kullanan ön yargılı Muhalifler' i temsil ediyordu. Buradan sadece her iki tarafın da kusurları olduğunu ve iki tarafın da düşünce tarzının bizi en doğru sonuca ulaştıramayacağını söyleyebiliriz. Ayrıca Muhalifler' in geliştirdiğini öğrendiğimiz "Ajan N" kesinlikle büyük bir sorun teşkil etmekle birlikte insan haklarına da aykırı olduğunu düşündüğüm bir "panzehir". Nova Ajan N' nin kimler üzerinde kullanılacağını bilmediği için çizginin nereye çizileceğini bilmediğini ve sınır koyma işinde Muhaliflere güvenmediğini belirtiyordu. Ben de bu konuda ona katılmak zorundayım üstelik Ajan N' nin dahi güçleri üzerinde oluşturacağı etkinin kalıcı mı geçici mi olduğunu da bilmiyoruz. Bu arada ufak da olsa bahsedeyim: Ajan N dedikleri sözde panzehir Max denilen, Kaptan Krom ile Korku Bekçisi' nin diğer evlatlık oğullarının üzerinde yapılan deneylerle geliştirdikleri biyolojik bir silah. Max gücü yüzünden karantinada tutuluyor çünkü gücü, ona diğer dahilerin güçlerini çalma imkanı veriyor. As' ın gücünü de Gatlon Savaşı' nda ele geçirdiğini biliyoruz ama Nova ve Adrien, Max' in karantinasına girip güçlerini kaybetmeden çıkmış oldukları için As' ın güçlerini kaybedip kaybetmediğini bilemiyoruz. As' ın "Bilgi güçtür" diye bir sözüyle karşılaşmıştık kitapta ve bu noktada soru işaretleri bu kadar fazlayken gerçekten haklı olduğunu görebiliriz. Çünkü aynı zamanda Nova' nın Adrien' ın Nöbetçi olduğunu anlayıp anlamadığını - zira Fünye ölmeden önce anlamış ama kimseye söyleyememişti ve Fünye' yi öldüren Nova idi - veya Adrien' ın annesini öldürenin Fobi olup olmadığını da bilmiyoruz. Buna dair kitabın sonunda yakaladığımız küçük bir ipucu dışında elimizde bir şey yok.
Alıntı(sayfa 581): " 'Fünye öldü.' Fobi sesini alçattı. 'Bundan pişman olmaktan korkuyorsun.' 'Konuşman bitince haber ver.' Fobi, tırpanın keskin ucunu Nova' ın yanağına dayayıp suratını kendisine çevirdi. 'Bu şüpheler, bu güvensizlikler ileride çok işine yarayacak, Kabus.' Başını ona doğru eğdi. 'Zira korkusu olmayan, cesur da olamaz.' ... 'İyi,' dedi tırpanı sapından tutarak iterek. 'Daha önce de söylemiştin bunu.' "
Bu noktada Fobi' nin bu sözleri - Adrien' ın annesinin cesedindeki kağıtta yazan sözleri - daha önce söylemiş olması, Adrien' ın annesinin ölümü için Fobi' den şüphelenmeyi çok mantıklı bir hale getiriyor. Ama Nova' ya söylediği sözler de çok ilginç çünkü şüphelerinin işine yarayacağını söylüyor. Belki de Fobi hem Muhaliflerin hem Anarşistlerin hatta As'ın bile ideallerindeki açıkların ve yanlışlıkların farkında ve Nova' nın bu ideallerin herhangi birine sorgulamadan bağlanmayışı onu bazı yanlış seçimler yapmaktan alıkoyacak.
Söylediğim gibi çok fazla soru işareti bizi beklerken 2. kitabın çıkış tarihiyle ilgili bir şey bilmemek beni delirtiyor. İkinci kitabın arka kapak yazısının İngilizce' sini okudum ve spoiler almamak uğruna daha fazla araştırma yapmamaya karar verdim ama özellikle sonda iyi ile kötü arasındaki sınırın bulanıklaştığının söylenmesi çok hoşuma gitti çünkü bu kitabı okurken hissettiğim şey tam olarak buydu. Aynı yazarın Ay Günlükleri Serisi' ni de okuduğumu söylemiştim ve o seride de bu şekilde hiçbir karakter ya da hiçbir ideoloji tam olarak iyi ya da tam olarak kötü değil ve ana karakter bunların ortasında yapabileceği en doğru seçimleri yapmak için çırpınıyor. Bunu çok seviyorum çünkü tüm olayları daha gerçekçi kılıyor, öyle bir evrende olsanız yaşanması muhtemel şeylerin yaşandığı hissiyatını veriyor ve karakterler daha insansı, daha gerçek bir hal alıyor.
ÖNERİR MİYİM?
Bu sefer soruyu koymayı bile düşünmüyordum ama hala kafasında soru işareti olanlar varsa diye söyleyeyim. Evet! Evet, bu kitabı okumanızı ve aynı karmaşık duygular silsilesinin ortasında kalmanızı öneririm. Çünkü en güzel kitaplar çoğu zaman aklımızı en çok bulandırıp duygularımızı en çok karıştıran, doğru bildiklerimizi en çok sorgulatan kitaplardır. Yani aslında kurgunun acı verici bir güzelliği var ve o acıdan zevk alıyorsunuz.
Yorumlar
Yorum Gönder