Puanım:9/10
Bu kitap hakkında söylemek istediğim o kadar çok şey var ki nereden başlayacağımı bilemiyorum ama bu kitabın konusu hakkında detaylıca konuşmayacağım bu yazıda. Bu yazıyı bir incelemeden ziyade övgü yazısı gibi de görebilirsiniz çünkü en son en zaman bir kitaba böyle tutulduğumu hatırlamıyorum.
Öncelikle bir fantastik evren kitabı. Ama sadece bunu söylemek yetersiz kalıyor. Kralkatili Güncesi' nin ilk kitabıdır kendisi, ve ikinci kitabı henüz okuma fırsatım olmadı ne yazık ki. Kitap inanılmaz güzel. Muhteşem akıcı diyemeyeceğim çünkü daha akıcı kitaplar okuduğumu kabul ediyorum ama bunun sebebi kitabın diğer kitaplara nispeten daha kalın bir kitap olması, olay örgüsünün daha yoğun olması olabilir. Ne olursa olsun kitabın akıcı olmaması, kitabı uzun zamanda bitirmem beni rahatsız etmedi hatta belki de aksine sindire sindire okuduğum için mutluyum çünkü son 70 - 80 sayfasını bilerek okumayıp "bitmesini istemiyorum" diye ağlamaya yaklaştığımı hatırlıyorum. Bitmesi çok büyük bir sorun değil çünkü ikinci kitap bende var ama onu da çılgınca okuyup normal kitaplara yaptığım gibi en fazla 2-3 gün içerisinde bitiremeyeceğimi biliyorum çünkü ikinci kitap ilkinden bile daha kalın. Ama birinci kitabı öve öve bitiremem. Hikaye çok derin ve kitapta çok fazla şey yaşanmasına, çok fazla yıl geçmesine rağmen yaşanan şeylerin sonucunda oluşan hiçbir soru yanıtlanmadı. Her köşe başında bir soru işareti duruyor ve cevaplara ulaşamadığım takdirde delirebilirim. Çok ama çok fazla şeyin açığa kavuşması gerek ama hiçbiri yakın bir zamanda açıklanacakmış gibi durmuyor. Kitaptaki kilit karakterlerden biri olan Denna şu zaman kadar gördüğüm en gizemli karakterlerden birisi. Hiç ummadığım anlarda ortaya çıktı durdu ve bir süre sonra bir ortaya çıkıp bir hiç haber vermeden yok olması normal gelmeye başladı ama yaptığının normal olmadığını içten içe tabi ki biliyorum. Sevilesi bir karakter olmasına rağmen bu hareketleri yüzünden şüphelenmeden duramadım. Belki de ana karakterimiz Kvothe' nin karşısına ilk çıkışı bile rastlantı değildi. Öyle şüpheli bir karakter ki bundan bile emin olamıyorum ama işin daha da tuhafı Kvothe' nin ondan hoşlandığı zaten bariz ama Denna da ana karakterimizden hoşlanıyor gibi duruyor. Bu noktada ondan öyle çok şüpheleniyorum ki duygularının samimiyetinde de emin olamıyorum. Belki Denna' nın bakış açısından Kvothe de bu kadar şüpheli birisidir çünkü sadece Denna için değil Kvothe için de geçerli olan hiç dile getirmedikleri bir anlaşma var gibi duruyor aralarında. İkisi de hayatları hakkında konuşmama kararı almış gibi davranıyorlar ve bu iki karakterin de yan yana durduğu her an sadece duygusal değil cinsel de bir gerilimin yaşandığı ortamda çok tehlikeli bir hal alıyor.
Denna' dan şüphelerim iki farklı yönde. Birisi Denna' nın Chandrialılardan olduğuna dair. Bu kadar gizemli ve tehlikeli bir kadın, ya iyi sebepleri olduğu için tehlikeyle yan yana yürümeyi seçmiştir ya da kötülerden birisidir. Chandrialılardan olması fikri onu kötülerden yapabilir. Ama ikinci ihtimalde iyi bir sebebi olabilir bu kadar gizemli davranmak için, tıpkı Kvothe gibi. Denna' ya çok takılmışım gibi düşünebilirsiniz bunları okuyunca ama kitabı okuyunca muhakkak anlarsınız ne demek istediğimi. Henüz hiçbir şey yapmamış olmasına rağmen hikayede çok önemli bir role sahip olduğunu kesinlikle hissettiriyor.
Karakterlerden ve olay örgüsünden bağımsız olarak kitapta betimlere vuruldum resmen. Bir kitabı içine girerek okumak vardır bir de kitabı yaşamak vardır. Çoğu kitabı okurken içine girersiniz özellikle akıcı kitapları. Kendinizi ana karakterin yerine koyabilirsiniz, o evrende olduğunuzu hayal edebilirsiniz. Akıcı kitaplarda zaten uzun soluklu okuma seansları yaptığınız için içine girmeden okumanız neredeyse imkansızdır. Ama bu kitabı resmen yaşıyorsunuz! Bir kitabı okurken o kitapta olan şeyleri hayal edecek kadar geniş bir hayal gücüne sahip olabilirsiniz. Sahneler gözünüzün önüne gelebilir ama ben bu kitabı okurken sadece hayal etmedim ya da sadece görmedim bu şeyleri. Resmen 5 duyumun hepsiyle yaşadım bu kitabı. Bir insanın kitap okurken bir şeyler duyabileceğine ya da bir şeylerin kokusunu alabileceğine daha önceleri inanmayabilirdim. Birisi bana bunu anlattığında - tıpkı benim şuan size yaptığım gibi - ona anlamadığımı, deneyimlemeden de inanamayacağımı söyleyebilirdim. Muhtemelen böyle bir şeyi gerçekten yaşamadan anlamak çok zordur. Ama bir kez yaşadıysanız neyden bahsettiğimi tam olarak biliyorsunuz şuan. Bu kitabı her şeyiyle yaşadım ben ama kitabın içine girmedim. Kitabı yaşamama rağmen kendimi ana karakterin yerine koyamadım, ya da kendimi o evrende hayal edemedim. Belki karakterle karşı inanılmaz duygusal bir bağ bile besleyemedim. Ama yaşadım kitabı. Ve bu kitapta en sevdiğim özelliklerden birisi buydu. O karakter o ateşin başında otururken odunların çatırdamasını duydum, o et pişerken kokusunu aldım, o lavta çalınırken notaları bizzat duydum. Eşsiz bir deneyimdi. Kitabı okuduğum tüm süreç boyunca kafamın içinde daha önce hiç duymadığım bir beste çalıyordu ama sesi çok uzaklardan geliyordu resmen. Ve yaptığım bazı araştırmalara göre böyle hisseden de bir tek ben değilim. Birçok kişi kitabı okurken kafasının içinde ona uygun bir müzik çaldığını ama o müziği arayıp bulamadıklarını söylemiş. Gerçekten kendine özgü bir şey yaratmayı başarmak budur işte. Edebiyatla müzik yapmak da yemek pişirmek de budur. Ben resmen hayran kaldığımı daha fazla nasıl anlatabilirim bilmiyorum o yüzden bu kadar yazıyı makul göreceğim çünkü bu yazıyı gecenin çok geç bir saatinde yazıyorum ve daha fazla uzatmam sadece aynı şeyleri tekrar tekrar övmemle sonuçlanacak. Bu yazdıklarımdan sonra sormaya bile gerek yok ama...
ÖNERİR MİYİM?
Evet.
Yorumlar
Yorum Gönder