(Spoilersız) Hava Uyanıyor İnceleme


Puanım:7/10
Kitapla ilgili belirtmek istediğim ilk şey kitap oldukça akıcı. İnsanın okudukça okuyası geliyor. Karakterler tiplemeleri oturtulmuş ancak serinin ilerleyen kitaplarında bazılarının karakteristik özelliklerinde benim oldukça hoşuma giden hikayeye bağlantılı değişim ve gelişim gerçekleşiyor.
Konusundan bahsedecek olursam... Fantastik bir dünyada 4 elementle bağlantılı farklı güçlere sahip büyücüler var. Bunlar Alevtaşıyıcılar, Suakıtıcılar, Yerkırıcılar ve Rüzgargüdücüler. Olaylar Ana Kıta denen yerde gerçekleşiyor ve bu kıta 4'e bölünmüş durumda. Kesinleşmiş bir kural olmasa da bölgelere büyücülerin belli bir dağılım oranı oluşmuş. Yani güneyde Suakıtıcılar daha çok ortaya çıkarken batıda Alevtaşıyıcılar, doğuda Rüzgargüdücüler ve kuzeyde de Yerkırıcılar çoğunlukla ortaya çıkmakta.
Hikayemiz savaş zamanlarında başlıyor. Güneyden başlayıp tüm 4 bölgeyi ele geçirmeye ve tek bayrak altında yönetmeye çalışan Solaris İmparatorluğu'ndayız. Ana karakterimiz Vhalla Solaris'in başkenti olan Solarin'de, sarayda çalışan bir kütüphaneci çırağı. Bir gece imparatorluğun prenslerinden birisi yaralı bir şekilde cepheden getirilir. Prensi yaralayan hançer zehirlidir ve panzehir ya da iyileştirici iksiri yapabilmek için saray çalışanları ile büyücüler birlikte çalışmaya koyulur. Bu sırada kütüphaneye de işe yarayabilecek her türlü kitabın incelenmesi için bir görev verilir. Vhalla da kütüphanenin diğer çalışanları gibi şifalı bitkilerle, iksirlerle ilgili bulabildiği tüm kitapları inceleyip notlar çıkarmaya başlar. Prens iyileşir ancak Vhalla'ya bir büyücü olduğu söylenir. Hiç beklemediği bu haberle inanılmaz bir şaşkınlık yaşar tabi asıl kızımız. Olaylar buradan sonra sarayda büyücüleri alıp eğiten ve onlara bakan "Kule"nin Vhalla'yı onlara katılmaya çağırmasıyla ve Vhalla'nın bu çağrıya cevap vermekle büyüsünü 'defettirmek' arasında ne seçim yapcağını düşünmesiyle gelişmeye başlıyor.
Kitabın aksamayan bir ritmi var ve bazı yerlerde karakterlere biraz öfkelensem de bir çırpıda okuyup bitirdim. Kitapta özellikle hoşuma giden nokta kitabın içinde geçen bu dört bölgenin sosyal yapısıyla ve imparatorluğun savaş haliyle tahmin ettiğimden daha çok ilgileniyor oluşumuzdu. Kitap açık bir şekilde söylemek ya da direkt bahsedip üzerinde durmak yerine satır aralarında anlatarak bu bilgilendirmeyi sağlıyor. Siz farkında bile olmadan güneyin muhafazakar ve gelenekçi, doğunun açık görüşlü, batının güçlü ve barbar sosyal yaşantılara sahip olduğunu anlıyorsunuz. Güneyin bu gelenekçiliğinin sebep olduğu şeylerden birisi de büyücülere soğuk bakılması olmuş. Büyücüler toplumdan dışlanmış ve Kule bununla birlikte önem kazanmış. Çünkü toplumdan dışlanıp sadece oldukları kişiler için kötü muamele gören bu insanlar kendi aralarında da ayrıca sınıflaşmanın yaşanmaması için bir felsefe oluşturmuş:"Kule kendinden olana bakar."
KİTABI ÖNERİR MİYİM?
Evet. Kitabın konusunu ilk okuduğumda aklıma ilk gelen şey Avatar oldu. Belki birçok kişinin de aklına bu gelmiştir ama büyülerinin yatkınlıklarının elementlere bağlanması dışında Avatar ile tek benzerliği ana karakterin bir buçuk asırdır ortaya çıkan ilk Rüzgargüdücü oluşudur. Rüzgargüdücülerinin oldukça uzun bir zamandır var olmayışının da yine Avatar ile bir nebze de olsa benzerlik gösteren bir sebebi var ancak ondan spoilersız incelemede bahsetmeyeceğim.

Yorumlar