Puanım:7/10
Marie Lu' nun kitaplarıyla ilk olarak Warcross ile tanışmıştım. Birçok kişinin aksine Efsane Serisi' ni ya da Genç Elitler Serisi' ni okumamıştım. Warcross ile tanışmam da zaten bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine oldu. Bu kitabın ardından diğer kitaplarını da okuma kararı aldım ve onları da okuduğum zaman incelemelerini mutlaka yazacağım ancak şimdi Warcross' a odaklanalım.
Olaylar sanal gerçekliğin çok geliştiği bir gelecekte yaşanıyor. Sanal gerçekliğin çok gelişmesinin ve buna bağlı olarak hayatın içine işlemesinin dışında inanılmaz bir teknolojik gelişme görünmüyor kitapta ama kitaba bilim kurgu kategorisinde yer vermek en doğrusu olur. Ana karakterimiz Emika Chen teknolojinin ilerlemesiyle, günümüzde de olduğu gibi, zamana ayak uydurmak için oluşmuş yeni mesleklerden ödül avcılı yapan New York' lu bir genç. Kendisi siber suçluları yakalayıp karşılığında para alıyor. Bu distopyada sanal dünyanın bu olağanüstü gelişimi siber suçları da aynı oranda geliştirmiş ve sonuç olarak polislerin yetişemediği suçlarla ilgilenmesi için ödül avcılarına para verilmeye başlanmış. Ancak Emika işinde kötü bir ödül avcısı olmasa bile maddi durumu oldukça kötü bir halde ve bu konu kitabın ilerleyen safhalarında hiçbir sorun teşkil etmeyecek. Kulağa saçma geliyor olabilir ama bunun sebebi Emika' nın bir ödül avcısı olarak özel bir iş için özel bir şirket tarafından kiralanması olacak ki bu şirket de sanal dünyaya şu anki şeklini vermiş ve Warcross oyunun yaratıcısının kurduğu şirket. Kitabın adını aldığı Warcross sanal gerçeklikte oynanan bir oyun ancak tüm dünyada inanılmaz derecede yaygın durumda. Herkes oynuyor ve Warcross başarıları gerçek hayatlarını etkiliyor. Oyunun para birimine dair kara borsa bile var ve kitabın belirttiği üzere sanal gerçeklik gözlükleri(bunlar bile kitabın ilerleyen sayfalarında lenslere dönüşüyor) günümüzde kullanılan gözlüklerle uzaktan yakından alakası olmayan; küçük, hafif, kullanışlı gözlükler. Bu da sanal dünyayı gerçek dünyaya adapte etmeye olanak sağlıyor tabi. Ne demek istediğimi kitabı okuyan birisi daha iyi anlar muhtemelen ama insanlar bu gözlükleri çıkarmaz hale gelmiş ve artık şirketlerin verdiği reklamlardan insanların sokakta yanında gezdirdiği evcil hayvanlara kadar her şey sanal olmuş. Kitabın evrenini bir kenara bırakıp Emika' ya dönecek olursak...
Emika, Warcross' un Dünya genelinde yapılan turnuvalarının açılış gecesi oyunu "hack"leyerek kendini oyunun içinde buluyor. Amacı bu olmasa da bir anda milyonların izlediği bir Warcross maçını ortasına düşüyor, maçı yarıda kesiyor yaptığı şey teknik olarak siber bir suç sayılabilecekken de Warcross' un yaratıcısı Hideo Tanaka tarafından işe alınmasına vesile oluyor. Hideo, Emika' ya oyundaki bir hacker'dan bahsediyor. Ona verdikleri isim "Sıfır". Hideo, Emika' dan Sıfır' ı yakalamasını bunu yapmak için de bu yılki turnuvalara Joker oyuncu olarak katılıp içeriden gözlem yapmasını istiyor. Kitabın ilerleyen birkaç sayfasında Emika' nın bir Warcross takımı olan Anka Süvarileri' ne girişini, takım arkadaşlarıyla aralarındaki ilişkiyi, kaynaşmalarını, düşmanlar ve dostlar edinmesini konu alıyor. Hideo ile iş gerekçesiyle başlayan ilişkileri büyüyor ama çok hızlı bir büyüme değil bu onu söyleyebilirim. Sıfır ile karşılaşıyor, takımındaki bazı kişilerden bile şüpheleniyor. Takımı birkaç Warcross maçına katılıyor ve hikayenin gelişimine katkı sağlayan birçok olay yaşansa da benim ilgimi asıl çeken şey kitabın sonunda olanlar oldu.
Kitaptan beklentimi, en azından olay örgüsü bakımından daha düşük tutmuştum. Birçok şey tahmin edilebilir olsa da yine de sağlam bir olay örgüsü kurulduğunu fark ettim. Ayrıca kitapta Emika' nın ve Hideo' nun geçmişine dair üstünde durulan konular 2. kitapta daha önemli bir hal alıyor, ki ben çoğunun üzerinde fazla durmamıştım. Emika' nın ölen babası duygusal bir hikayeydi ama olay akışına etki edebileceğini düşünmemiştim ya da Hideo' nun gizemli bir şekilde ailesi hakkında çok az şey bilmemizin tahmin ettiğimden fazla sır saklıyor olabileceğini. Sanal evren fikrine dayalı bir distopyada her şeyin duygusal bir cevabının olması çok güzeldi. Bu konuda söyleyebileceğim bir şey yok. Kötü karakterin - ki burada söyleyeceğim şey 2. kitaba ait bir spoiler olacak!!! - yaptığı şeyleri bile yapma sebebinin ölüm korkusu olması her şeyin duygusal bir cevabı olduğuna dair çok güzel bir örnekti.
KİTABI ÖNERİR MİYİM?
Evet. Özellikle olayların asıl heyecan verici kısımlarının 2. kitapta başladığının ve bazı şeylerin oldukça tahmin edilebilir olduğunu düşünsem de kitap hala okumaya kesinlikle değer, hem eğlenceli hem gergin bir anlatımı olan, hayal gücünü her sayfada kullanmanı sağlayan bir yapıt. Özellikle kitabın her yerde hayal gücünü kullanmak zorunda bırakıyor oluşu en çok hoşuma giden şeylerden biriydi çünkü en ufak şeyi bile kafamda canlandırma ihtiyacı duyuyordum ve bunun getirisi de kitabın yarattığı evrene daha derin dalmam oluyordu. Kitaptan başımı kaldırdığım zaman gerçekten normalde olduğundan biraz daha derin bir yerden kopmuş olduğum hissine kapılıyordum ve bu aynı anda hem üzücü hem de büyüleyici bir deneyim.
Warcross' a dair söyleyeceklerim bu kadar. Sonraki incelememe kadar, bol kitaplı günler diliyorum herkese.
Yorumlar
Yorum Gönder